“Wag
the Dog(Başkanın Adamları) adlı filmin halkla ilişkiler
yaklaşımları
ve kavramlarına göre incelenmesi”
Ediz
Tokabaş
Galatasaray
Üniversitesi İletişim Fakültesi
19.12.2012
İstanbul
Özet
Film,
bir spin doctor olarak nitelendirebileceğimiz devlet başkanı danışmanının,
başkanın cinsel taciz skandalını örtbas etmek için nasıl kurmaca bir savaş
tertiplediğini ve medyayı bu amaç için nasıl kullandığını anlatıyor.
Filmi
halkla ilişkiler stratejisi ve yaklaşımları ışığında daha rahat inceleyebilmek
için, olay-sonuç ilişkisini gözeterek filmi üç evreye ayırdım. Her bölümü
değişen şartlara uygun geliştirilen stratejilere göre grupladım. Bunlardan ilki
taciz skandalının ortaya çıkması ile medyada ve halkta uyandırdığı etkiyle
mücadele etmek için dikkatlerin Arnavutluk ile sözde savaş durumuna çekilmesi.
İkinci olarak, sözde savaşın öngörülemeyen bir güç olan CIA tarafından
bitirilmesi ile başlayan yeni bir kahraman figürüne doğru algıların
yönlendirilmesi. Üçüncü ve son olarak ortaya çıkarılan kahramanın ölmesi ile
içine düşülen çaresiz durumdan vatansever bir kahraman imajının yaratılıp,
büyük bir cenaze töreninin düzenlenmesi. Ancak her bölümde başvurulan
yöntemlerin sadece senaryo değişikliğinden ibaret olması değerlendirmemin genel
düzeyde olmasına neden oldu.
Film
ABD Başkanı’nın seçimlere 11 gün kala adının bir taciz skandalına karışmış
olması olgusuna dayanır. Buradan hareketle başkanın itibarını ve seçimleri
yeniden kazanması için faaliyetler başlar. 1900’lerin başında iş dünyasının yeni
yasal düzenlemelere uymak zorunda kalması ve muckraker adını verdiğimiz
gazetecilerin çalışmalarının işletmelerin kirli yüzünü ortaya çıkarması ile güven
ve itibar kaybeden 20. Yüzyılın işletmelerinde halkla ilişkiler faaliyetleri zorunlu
olarak başlamıştır. Halkla İlişkilerin ortaya çıkışına paralel olarak Başkanın
Adamları adlı filmde, başkanın adının karıştığı taciz skandalı basının katı
eleştirilerine maruz kalması başkan içinde bir dizini halkla ilişkiler faaliyetinin
başlamasına neden olmuştur.
Stratejik bir iletişime dayanan faaliyetler Beyaz
Saray’a çağrılan danışman Conrad Brean tarafından geliştirilir. Brean ilk
olarak zaman kazanmaya çalışır. Tıpkı Ivy Lee ve Edward Bernays’ın kamuyu
bilgilendirme metodu için kullandığı, başkanın hasta olduğunu ve Çin’den bir
gün geç döneceğini belirten basın bültenleri hazırlatır ve medyaya servis eder.
Bundan sonra ise halkı, başkanın genç kıza taciz edip etmediği noktasında ikna
etmek yerine, toplumun dikkatini kolayca çekecek ve genel algıyı kolayca
yönetebilecek sözde, kurgusal bir gerçeklik yaratır. Bu bir savaştır. Kurgusal
bir savaş yaratarak artık insanların bu olaya olan düşüncelerini başka bir yöne
çekmeyi planlayan Conrad Brean, işi inandırıcı yapması için bir Hollywood yapımcısı
olan Stanley Motss'a ulaşır ve ondan bu üretilmiş savaşa ait görüntüler ister.
Motss çekilen görüntülere montaj ile savaşta kedisi kucağında kaçan genç kız
süsü verir. Savaş için akıllarına ABD ile pek bir işi olmayan Arnavutluk gelir.
Plana göre, Arnavutluk ABD’ye saldıracaktır ve başkan kahraman olacaktır. Uzun
bir süre işler böyle yürür. İnsanlar gittikçe savaşa inanmakta ve skandalı
unutmaktadırlar. Özellikle şarkıcıların besteleri olayı daha inandırıcı yapmaktadır.
Sinema, müzik, grafik tasarım gibi alanların rızanın üretilmesinde ve algıların
inşaa edilip yönetilmesinde ne denli etkili kullanıldığı filmde görülmektedir. İkna,
tacizin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında kullanılmasa da diğer bir
stratejide yani bir savaşın varlığı konusunda kullanılan temel argüman
olmuştur. Hatta ikna burada propaganda kavramına dönüşmüştür. Çünkü spin doctor
olarak adlandırdığım danışman Brean, savaşın gerçeklik olarak algılanmasını
başarmak için algıları biçimlendirmiş, manipüle etmiş ve davranışları yönetmek
için kasti ve sistematik bir şekilde çalışmıştır.
Üretilmiş
gerçekliklere sürekli bir yenisi eklenmiştir: Arnavutluk Hasat Bayramı
sebebiyle Başkan’a verilen hasat demeti ve Başkan’ın paltosunu ihtiyar Arnavut kadına
vermesi. Savaşın sona ermesi ile bir kahraman yaratılmaya çalışılması, Başkan’ın
kurtarıcı rolü oynaması ve sokaklarda ağaçlara atılan eski ayakkabılar. Hepsi
ama hepsi rızanın üretilmesi ve algıların yönetilmesi için manipülasyon ve
propagandanın kullanılmasıdır.
Rampton
ve Stauber’ın ifadelerini kullanacak olursak, Brean halkı uyutmak ve taciz
skandalını unutturmak için rasyonel düşünen beyinler by-pass etmeye çalışmış ve
Hollywood Yapımcısı Stanley Motss’a çektirdiği görüntüler hazırlattığı şarkıda
geçen “Demokrasi için savaşma ve ülkemizi hür tutma hakkımızı kullanıyoruz”
sözlerinin desteği ile halkı ilkel düzeyde, duygusal sembolizme yöneltip,
düşüncelerini manipüle etmiştir. Bu durum Pratkanis ve Aronson için iknanın
istismarıdır. Yani propagandadır.
“Bir
köpek kuyruğunu neden sallar,
Çünkü
köpek kuyruğundan daha akıllıdır.
Eğer
kuyruk akıllı olsaydı,
Kuyruk
köpeği sallardı.”
Bizi
filmde ilk olarak karşılayan şu cümleler aslında, iktidar ve gücün akıllı
olduğu için yönetme yetkisine sahip olduğunu, yönetilen yani halk olarak
değerlendirdiğimiz kesimin ise gücü elinde tutan kadar akıllı olmadığı için
kuyruk gibi sallanmaya, düşüncelerinin adeta bir yap-boz misali dağıtılıp,
birleştirildiğini bize sunuyor. Bu cümlelerden yola çıkarak tıpkı minareyi
çalan kılıfını hazırlar atasözünde olduğu gibi modern toplumlarda demokrasi
kavramının, algıyı yöneten için bir kılıf niteliği kazandığını ifade ediyor.
Filmde
geliştirilen kurgusal savaş, kahraman yaratma, görsel olarak durumu destekleme,
1930’lardan kalan bir plağın Meclis Kütüphanesi’nden çıkarılması olarak
karşımıza çıkan halkla ilişkiler yöntemleri tek taraflı bir baskı altına
almayı, manipüle etmeyi, hükmetmeyi ve kandırmayı amaçlamıştır. Basın ve halk,
başkanın danışmanı tarafından algıları sömürülecek insanlar olarak görülür.
Halkın tepkilerine göre teknikler geliştirilse de geri-beslenme alıcının aktif
katılımıyla gerçekleşmemiş ve tüm iletişim süreci boyunca savunmacı bir turum
ile hep kaynağın yani başkanın hakları gözetildiği için filmin Monolojik
Yaklaşım içinde düşünmek yerinde olacaktır.
Aslında
Lippman sanki filmi izlemiş gibi yıllar öncesinden filmde yapılanları çok güzel
özetlemiş. Lippman’a göre insanların kafalarının içindeki imgeler tarafından
yönetildiklerini, gerçeklerle her türlü ilişkisini kesmiş sahte çevrelere tepki
verdiklerini, bu yüzden de dünyayı anlama yetisine sahip olamadıklarını ifade
eder. Bu nedenle modern dünyada etkili bir liderlik ve liderin eylemlerine
destek sağlamak için liderlik arayışı içindekilerin insanların kafalarında bu
resimlerin nasıl oluştuğunu anlaması gerektiğini söyler. Bu da yönetmek için
kitlelerin manipüle edilmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur.
Filmde
danışman tarafından olayların gidişatına uygun hazırlanan basın bültenleri,
bilgilendirici bir amaç için oluşturulduğu düşünülse de aslında siyasi bir
haber yönetimi ve spin niteliği kazanan çok güçlü ve bir o kadar da tehlikeli
stratejik iletişim fonksiyonudur. Film boyunca danışman, medyanın
zayıflıklarından yararlanıp bir mesajın olgusal derinliğine aldırmadan, etiksel
kaygıyı göz ardı ederek ve politikacının çıkarlarının her şeyin üzerinde
olduğuna inanıp daha iyi sonuçlar elde etmek amacıyla mesajları istediği gibi
şekillendirip yayar.
Ediz Tokabaş
güzel yorumlama olmuş. teşekkürler
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
Sil00:49 çalışkanlar belli oluyor :D:D sat 01:00 ödev yapıyorum :(
YanıtlaSilyarınki finalde kesin sorulacak sorulardan biri olacak teşekkürler ...
YanıtlaSilbenim de yarınki sınavımda gelecek soru.. yıllardır sekmemiş maşallah
SilNe sordular bununla ilgili
SilNe sorusu geldi bununla ilgili
SilNasıl bir soru geldi ??
Silemeğinize sağlık
YanıtlaSilFilm'in son bölümlerine doğru askerler tarafından taşınan tabutu takip eden bir köpeğin oluşu ve baş karakterin eli ile "devam et-ileri" deyişi halkın aslında medyayı koşulsuz şartsız dinlediğinin bir örneklendirilmesi değil midir?
YanıtlaSilFilm'in son bölümlerine doğru askerler tarafından taşınan tabutu takip eden bir köpeğin oluşu ve baş karakterin eli ile "devam et-ileri" deyişi halkın aslında medyayı koşulsuz şartsız dinlediğinin bir örneklendirilmesi değil midir?
YanıtlaSil