Twitter

20 Aralık 2012 Perşembe

"Wag the Dog(Başkanın Adamları) adlı filmin halkla ilişkiler yaklaşımları ve kavramlarına göre incelenmesi”



Wag the Dog(Başkanın Adamları) adlı filmin halkla ilişkiler
yaklaşımları ve kavramlarına göre incelenmesi”

Ediz Tokabaş
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi
19.12.2012
İstanbul


Özet
Film, bir spin doctor olarak nitelendirebileceğimiz devlet başkanı danışmanının, başkanın cinsel taciz skandalını örtbas etmek için nasıl kurmaca bir savaş tertiplediğini ve medyayı bu amaç için nasıl kullandığını anlatıyor.

Filmi halkla ilişkiler stratejisi ve yaklaşımları ışığında daha rahat inceleyebilmek için, olay-sonuç ilişkisini gözeterek filmi üç evreye ayırdım. Her bölümü değişen şartlara uygun geliştirilen stratejilere göre grupladım. Bunlardan ilki taciz skandalının ortaya çıkması ile medyada ve halkta uyandırdığı etkiyle mücadele etmek için dikkatlerin Arnavutluk ile sözde savaş durumuna çekilmesi. İkinci olarak, sözde savaşın öngörülemeyen bir güç olan CIA tarafından bitirilmesi ile başlayan yeni bir kahraman figürüne doğru algıların yönlendirilmesi. Üçüncü ve son olarak ortaya çıkarılan kahramanın ölmesi ile içine düşülen çaresiz durumdan vatansever bir kahraman imajının yaratılıp, büyük bir cenaze töreninin düzenlenmesi. Ancak her bölümde başvurulan yöntemlerin sadece senaryo değişikliğinden ibaret olması değerlendirmemin genel düzeyde olmasına neden oldu.

İnceleme
Film ABD Başkanı’nın seçimlere 11 gün kala adının bir taciz skandalına karışmış olması olgusuna dayanır. Buradan hareketle başkanın itibarını ve seçimleri yeniden kazanması için faaliyetler başlar. 1900’lerin başında iş dünyasının yeni yasal düzenlemelere uymak zorunda kalması ve muckraker adını verdiğimiz gazetecilerin çalışmalarının işletmelerin kirli yüzünü ortaya çıkarması ile güven ve itibar kaybeden 20. Yüzyılın işletmelerinde halkla ilişkiler faaliyetleri zorunlu olarak başlamıştır. Halkla İlişkilerin ortaya çıkışına paralel olarak Başkanın Adamları adlı filmde, başkanın adının karıştığı taciz skandalı basının katı eleştirilerine maruz kalması başkan içinde bir dizini halkla ilişkiler faaliyetinin başlamasına neden olmuştur.

 Stratejik bir iletişime dayanan faaliyetler Beyaz Saray’a çağrılan danışman Conrad Brean tarafından geliştirilir. Brean ilk olarak zaman kazanmaya çalışır.  Tıpkı Ivy Lee ve Edward Bernays’ın kamuyu bilgilendirme metodu için kullandığı, başkanın hasta olduğunu ve Çin’den bir gün geç döneceğini belirten basın bültenleri hazırlatır ve medyaya servis eder. Bundan sonra ise halkı, başkanın genç kıza taciz edip etmediği noktasında ikna etmek yerine, toplumun dikkatini kolayca çekecek ve genel algıyı kolayca yönetebilecek sözde, kurgusal bir gerçeklik yaratır. Bu bir savaştır. Kurgusal bir savaş yaratarak artık insanların bu olaya olan düşüncelerini başka bir yöne çekmeyi planlayan Conrad Brean, işi inandırıcı yapması için bir Hollywood yapımcısı olan Stanley Motss'a ulaşır ve ondan bu üretilmiş savaşa ait görüntüler ister. Motss çekilen görüntülere montaj ile savaşta kedisi kucağında kaçan genç kız süsü verir. Savaş için akıllarına ABD ile pek bir işi olmayan Arnavutluk gelir. Plana göre, Arnavutluk ABD’ye saldıracaktır ve başkan kahraman olacaktır. Uzun bir süre işler böyle yürür. İnsanlar gittikçe savaşa inanmakta ve skandalı unutmaktadırlar. Özellikle şarkıcıların besteleri olayı daha inandırıcı yapmaktadır. Sinema, müzik, grafik tasarım gibi alanların rızanın üretilmesinde ve algıların inşaa edilip yönetilmesinde ne denli etkili kullanıldığı filmde görülmektedir. İkna, tacizin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında kullanılmasa da diğer bir stratejide yani bir savaşın varlığı konusunda kullanılan temel argüman olmuştur. Hatta ikna burada propaganda kavramına dönüşmüştür. Çünkü spin doctor olarak adlandırdığım danışman Brean, savaşın gerçeklik olarak algılanmasını başarmak için algıları biçimlendirmiş, manipüle etmiş ve davranışları yönetmek için kasti ve sistematik bir şekilde çalışmıştır.

Üretilmiş gerçekliklere sürekli bir yenisi eklenmiştir: Arnavutluk Hasat Bayramı sebebiyle Başkan’a verilen hasat demeti ve Başkan’ın paltosunu ihtiyar Arnavut kadına vermesi. Savaşın sona ermesi ile bir kahraman yaratılmaya çalışılması, Başkan’ın kurtarıcı rolü oynaması ve sokaklarda ağaçlara atılan eski ayakkabılar. Hepsi ama hepsi rızanın üretilmesi ve algıların yönetilmesi için manipülasyon ve propagandanın kullanılmasıdır.
Rampton ve Stauber’ın ifadelerini kullanacak olursak, Brean halkı uyutmak ve taciz skandalını unutturmak için rasyonel düşünen beyinler by-pass etmeye çalışmış ve Hollywood Yapımcısı Stanley Motss’a çektirdiği görüntüler hazırlattığı şarkıda geçen “Demokrasi için savaşma ve ülkemizi hür tutma hakkımızı kullanıyoruz” sözlerinin desteği ile halkı ilkel düzeyde, duygusal sembolizme yöneltip, düşüncelerini manipüle etmiştir. Bu durum Pratkanis ve Aronson için iknanın istismarıdır. Yani propagandadır.

“Bir köpek kuyruğunu neden sallar,
Çünkü köpek kuyruğundan daha akıllıdır.
Eğer kuyruk akıllı olsaydı,
Kuyruk köpeği sallardı.”

Bizi filmde ilk olarak karşılayan şu cümleler aslında, iktidar ve gücün akıllı olduğu için yönetme yetkisine sahip olduğunu, yönetilen yani halk olarak değerlendirdiğimiz kesimin ise gücü elinde tutan kadar akıllı olmadığı için kuyruk gibi sallanmaya, düşüncelerinin adeta bir yap-boz misali dağıtılıp, birleştirildiğini bize sunuyor. Bu cümlelerden yola çıkarak tıpkı minareyi çalan kılıfını hazırlar atasözünde olduğu gibi modern toplumlarda demokrasi kavramının, algıyı yöneten için bir kılıf niteliği kazandığını ifade ediyor.

Filmde geliştirilen kurgusal savaş, kahraman yaratma, görsel olarak durumu destekleme, 1930’lardan kalan bir plağın Meclis Kütüphanesi’nden çıkarılması olarak karşımıza çıkan halkla ilişkiler yöntemleri tek taraflı bir baskı altına almayı, manipüle etmeyi, hükmetmeyi ve kandırmayı amaçlamıştır. Basın ve halk, başkanın danışmanı tarafından algıları sömürülecek insanlar olarak görülür. Halkın tepkilerine göre teknikler geliştirilse de geri-beslenme alıcının aktif katılımıyla gerçekleşmemiş ve tüm iletişim süreci boyunca savunmacı bir turum ile hep kaynağın yani başkanın hakları gözetildiği için filmin Monolojik Yaklaşım içinde düşünmek yerinde olacaktır.

Aslında Lippman sanki filmi izlemiş gibi yıllar öncesinden filmde yapılanları çok güzel özetlemiş. Lippman’a göre insanların kafalarının içindeki imgeler tarafından yönetildiklerini, gerçeklerle her türlü ilişkisini kesmiş sahte çevrelere tepki verdiklerini, bu yüzden de dünyayı anlama yetisine sahip olamadıklarını ifade eder. Bu nedenle modern dünyada etkili bir liderlik ve liderin eylemlerine destek sağlamak için liderlik arayışı içindekilerin insanların kafalarında bu resimlerin nasıl oluştuğunu anlaması gerektiğini söyler. Bu da yönetmek için kitlelerin manipüle edilmesinin gerekliliğini ortaya koymuştur.

Filmde danışman tarafından olayların gidişatına uygun hazırlanan basın bültenleri, bilgilendirici bir amaç için oluşturulduğu düşünülse de aslında siyasi bir haber yönetimi ve spin niteliği kazanan çok güçlü ve bir o kadar da tehlikeli stratejik iletişim fonksiyonudur. Film boyunca danışman, medyanın zayıflıklarından yararlanıp bir mesajın olgusal derinliğine aldırmadan, etiksel kaygıyı göz ardı ederek ve politikacının çıkarlarının her şeyin üzerinde olduğuna inanıp daha iyi sonuçlar elde etmek amacıyla mesajları istediği gibi şekillendirip yayar.

Ediz Tokabaş




11 yorum:

  1. güzel yorumlama olmuş. teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. 00:49 çalışkanlar belli oluyor :D:D sat 01:00 ödev yapıyorum :(

    YanıtlaSil
  3. yarınki finalde kesin sorulacak sorulardan biri olacak teşekkürler ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. benim de yarınki sınavımda gelecek soru.. yıllardır sekmemiş maşallah

      Sil
    2. Ne sordular bununla ilgili

      Sil
    3. Ne sorusu geldi bununla ilgili

      Sil
    4. Nasıl bir soru geldi ??

      Sil
  4. Film'in son bölümlerine doğru askerler tarafından taşınan tabutu takip eden bir köpeğin oluşu ve baş karakterin eli ile "devam et-ileri" deyişi halkın aslında medyayı koşulsuz şartsız dinlediğinin bir örneklendirilmesi değil midir?

    YanıtlaSil
  5. Film'in son bölümlerine doğru askerler tarafından taşınan tabutu takip eden bir köpeğin oluşu ve baş karakterin eli ile "devam et-ileri" deyişi halkın aslında medyayı koşulsuz şartsız dinlediğinin bir örneklendirilmesi değil midir?

    YanıtlaSil