Twitter

6 Eylül 2012 Perşembe

Kaside-i Su



Su Kasidesi benim için çok önemlidir. Lise öğrenimim süresince ortalarda hep ilk beytini söyleyerek dolaşmışımdır: 
      
       '' Saçma ey göz eskden gönlümdeki odlara su 
          Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çare su''

Divan Edebiyatı ile ilk karşılaşmamdı belki de o yüzden bu kadar sevmiştim, bağlanmıştım. Edebiyat öğretmenim Ali Koç'tu, emeği üstümde çoktur. O sevdirmişti. Gerçekten edebiyat dostu edebiyat aşıkıydı. Fuzuli'yi anlatırdı bol bol, ben de zihnimde canlandırmaya çalışırdım: Nasıl olurda bir türbe bekçisi böylesine özenli ve böylesine sanatsal yazardı? 
Unuttuğum bir şey vardı: O Fuzuli'ydi bense Ediz aklıyla onu anlamaya çalışıyordum.



        <!--[endif]-->‘’Men lebin müştakıyam zühhad kevser talibi,
Meste mey içmek hoş gelir hüşyara su’’  

Bu beyitler de beni hüşyarlığa yakınlaştırdı. Anlamları derin, anlamları zengin sözcükler. Her biri 'O'nun aşkıyla tutuşan, ona ulaşmaya çalışan. 'O'na akan iki nehir aslında:

''Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler gûzar
  Aşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su''
...
''Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa vurup gezer âvâre su''

Varsın o iki nehir dövüne dövüne Ravza'ya aksınlar. İster adları Fırat olsun, ister Dicle. Ya peki biz o gün gelip çatınca ne yapacağız? Uyanabilecek miyiz gaflet uykusundan? O rahmet çeşmesinden bir damla su alabilecek miyiz, ona duyduğumuz hasretten gözlerimizden su döktüğümüz zaman?

''Umduğum oldur ki rûz-i haşr mahrûm olmayan
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i didâra su''






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder